top of page
Ara
Psk. İrem Asya Şallı ve Psk. Duygu Özbilgin

''Mezarlık'' Dizisinin Adli Psikoloji Perspektifinden İncelemesi

Şiddet, günümüzde maalesef varlığını yoğun bir şekilde korumaya devam eden bir gerçek. Fiziksel şiddet başta olmak üzere şiddetin her türlüsünün önüne geçmek için birlik olup çalışmamız şart. Bir değişime ihtiyacımız var ise bu değişime kendimizden başlamamızın ilk adım olduğunu da ayrıca bilmemiz gerek. Davranışlarımızdan olduğu gibi iletişimimizi de şiddetten arındırmalıyız. Buna ek olarak kendimiz ya da çevremizden bir kişi şiddete uğruyorsa bu noktada yapabileceklerimizin olduğunu bilmeli ve hem kendimize hem de birbirimize destek olmalıyız. Çünkü aynı konumuz olan Mezarlık dizisinde Önem Özülkü (Birce Akalay) karakterinin de söylediği gibi:


‘’Aynı gemideyiz.’’



Mezarlık, değindiği konular başta olmak üzere hem senaryo hem de oyunculuklar anlamında gerçekten çok başarılı bir dizi. Bu dizi adına suç psikolojisi, suçlu profili, seri katiller gibi birçok konuda adli psikoloji perspektifinden birçok paylaşımda bulunmak da mümkün. Diziyi çokça etkilenerek ve heyecanla izlediğimiz meslektaşım Psikolog Duygu Özbilgin ile lisans yıllarımızda kendisi de bir adli psikolog olan Dr. Burcu Türk’ten adli psikoloji alanında almış olduğumuz derslerden yola çıkarak sizler için Mezarlık dizisinin bir inceleme yazısını hazırlamak istedik. Bilgilendirici bir yazı olmasını umarak hazırladığımız bu yazımızda Mezarlık dizisinin 3. Bölümünü inceliyor olacağız. İnceleyeceğimiz bölüm ışığında seri katillerden konuşmadan önce gelin, ilk bölümden de biraz bahsedelim:

İlk bölümden yola çıkarak dizide paylaşılan bilgiler haricinde, şiddete maruz kaldığımızda yapabileceklerimize dair sizlerle kısaca birkaç bilgiyi paylaşmak istiyoruz. Şiddete maruz kaldığınızda size en yakın karakola, jandarma komutanlığına, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’ne (ŞÖNİM), Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İl Müdürlüğüne, Cumhuriyet Başsavcılığına, kaymakamlığa/valiliğe, aile mahkemesine, belediyelere ve kadın örgütlerine başvurabilirsiniz. Evden çıkamadığınız durumlarda ise Alo 183 Sosyal Destek Hattı’nı veya 155 Polis İmdat’ı arayabilirsiniz. Şiddete maruz kaldığınız durumlarda şikayetçi olmak, darp raporu almak, savcılığa başvurmak, sığınma evi seçeneğinden faydalanmak, boşanma davası açmadan eşinizden ayrı yaşamak, nafaka almak, boşanmak, çocuklarınızın velayetini almak, velayeti kaldırmak, avukat ya da ekonomik destek ihtiyacınızı karşılamak isterseniz izlemeniz gereken adımlar ve süreç hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayarak bilgi edinebilirsiniz. Yine aynı link üzerinden sayfanın sonunda yer alan yazıdan kendi güvenlik planınızı da nasıl oluşturabileceğinizi öğrenebilir ve planınızı oluşturabilirsiniz.



Hatırlarsanız, yine dizimizin ilk bölümünde görmüş olduğumuz bir el işareti vardı. Bu işaret, şiddete maruz kalıp sözlü olarak ifade edemeyen kadınların kullanabileceği bir el işareti. Eğer ihtiyaç duyarsak kullanabilmek ya da ihtiyaç duyduğu bir anda bir kadına yardım eli uzatabilmek için bu işaret biliyor olmamız büyük önem arz ediyor.

İlk bölümleri konuşarak yapmış olduğumuz girişin ardından gelin asıl konumuza, yani dizimizin üçüncü bölümüne geçerek seri katiller hakkında bilgi edinmeye başlayalım!

Seri katillerden bahsetmeye ilk olarak seri katillerin organize olan ve organize olmayan olarak iki tipe ayrıldıklarını söyleyerek başlayabiliriz. Dizimizin üçüncü bölümünde yer alan seri katil gibi organize olan tip seri katiller için çoğunlukla narsistik kişilik yapısına sahip, manipülatif, metodik ve kurnaz olduklarından ve işleyecekleri suçlar için büyük bir plan yaptıklarından bahsedebiliriz. Organize tip seri katiller genellikle organize olmayan seri katiller gibi işleyecekleri cinayetlere plan yapmadan, impülsif bir şekilde yaklaşmazlar ve suç sahnesinde gelişigüzel davranmazlar. Özellikle suç işleme öncesinde ve sonrasında suç sahnesi hakkında konuşurken manipülatif olduklarını, öldürme işlemini planladıklarını ve fantezilerine uygun olarak gerçekleştirmek için suç sahnesine buna göre şekil verdiklerini söyleyebiliriz. Tüm bunlara ek olarak, genellikle organize olmayan tip seri katillerden bahsettiğimizde öldürmeden önce işkence yapmak gibi bir davranışın olmadığını görürüz. Yani aslında her seri katilin yöntemi, suç sahnesindeki davranışları ve sadist fantezilerinin nitelikleri farklıdır ancak birbirinden farklı cinayetlere rağmen seri cinayetlerin cinsel sadizm, yoğun fantezi ve fanteziyi harekete dönüştürmek için zorlayıcı bir his olarak başlıca üç bileşenden oluştuğunu söyleyebiliriz. Özellikle ‘kurbanın’ acı çekmesi, aşağılanması ve kontrol altına alınması ile ortaya çıkan cinsel uyarılma anlamına gelen sadizm, seri cinayetin esasını oluşturmaktadır. Fantezi noktasında ise seri katillerin yoğun fantezilerinin çoğunun çocukluklarında ve ergenlik döneminin başlarında görülmektedir. Aynı zamanda kişilerin yetişkinliklerinde de bu yoğun fanteziler hayatlarının bir parçası haline gelmektedir. Zorlayıcı his ise saldırgan için sadist fantezilerden daha soyut ve karışık, açıklaması güç olan bir bileşendir. Seri katiller eyleme dökmeyi, içten gelen karşı konulması güç olan gerilimden kurtulmak için bir araç olarak görürler. Bu gerilimden kurtulunca bir rahatlama hissetmelerine ek olarak aynı zamanda bir doyum alır ve tatmin olurlar.



Seri cinayetin kurban seçimi ve öldürme motivasyonu açısından tipik bir örüntüye sahip olduğu gözlenmiştir. Egger’e göre bazı özgül yönler arasında saldırgan ve kurban arasında öncesinde bir ilişki olmadığı, saldırganın motivasyonunun maddi kazanç değil, kurban üzerinde kurmak istediği güç ve baskı olduğu, kurbanların ortak özelliklere sahip olduğu ve katil için sembolik bir anlama sahip olabileceği yer almaktadır. Bunlarla birlikte, yine dizide yer verilen seri katilde de gördüğümüz gibi bazı seri katillerin görev odaklı tipoloji sınıfına girdiğini, kendilerine görev yüklediklerini ve bu misyoner seri katillerin suç işlemek için belirli bir gruba odaklandıklarını da görürüz. Dizide gördüğümüz seri katilin özellikle boşanmış kadınları kurban olarak belirlediği bilgisinden yola çıkarak bu seçimin katilin aile öyküsüyle ilişkili sembolik bir anlam taşıyabileceğini düşünmek de bu noktada yanlış olmayacaktır.


Tüm bunlarla birlikte, seri katiller ve seri cinayetler incelendiğinde nedenselliğin birçok farklı sürece dayanan karmaşık bir süreç olduğunu söylemek gerekir. Her ne kadar kavramlar, sınıflandırmalar, kişilik yapılanmalarından bahsetsek de aynı ‘normal’ insan davranışını etkileyen tüm faktörleri belirlemenin imkansızlığı gibi seri katiller ve cinayetler noktasında da etki eden tüm faktörleri belirlemek ve kesinliğinden söz etmek oldukça zordur.



İnceleme yazımıza son vermeden önce dizimizin son bölümü için de bir noktaya değinmek istiyoruz. Bu bölümde de yine birçok önemli konu işlenmekle birlikte aynı zamanda suç ve medya arasındaki ilişkiye de değinilmiştir. Diziyi izleyenlerin de gördüğü üzere bu bölümde seri cinayetler işleyen bir katil ve kendisini taklit eden bir başka katil karşımıza çıkıyor. İkisinin de suçları işleme motivasyonları birbirinden tamamen farklı fakat burada asıl önemli olan potansiyel bir suçlunun ufak bir araştırma ile medya üzerinden bir suçun nasıl işlenebileceğine dair detaylı bir bilgi edinebilme imkânı olması. Çünkü ikinci katilimiz tüm bu bilgileri edinerek diğer katilimizle birebir aynı aletleri kullanarak aynı yöntemlerle bir başka kadının ölümüne sebep oluyor. Peki, bu bizler için ne anlam ifade ediyor?


Suç oranlarının azalması ve suçu önleme çalışmalarında medya ve habercilik önemli bir noktada yer alıyor. Medya yoluyla travmatizasyon hakkındaki bilgilerimiz ışığında, haberleri izleyerek ya da okuyarak da en az travmayı direkt olarak yaşantılıyor gibi travmatize olabileceğimizi biliyoruz. Buna ek olarak suç işleme potansiyeli olan kişilerin suçu nasıl işleyeceklerine dair bilgi edinmeleri, planlama yapmaları, gerekli araçların neler olduğu ve bu araçları nasıl kullanacaklarına dair tüm bilgilere erişim sağlayabilmeleri suçu arttıran bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. İşin habercilik boyutunda mevcut olan bu sorumluluk, tüm insanlar için de mevcut. Bizler de sosyal medya gibi hem faydalı hem de kimi korkunç boyutları olabilen bir araç ile yaşıyoruz. Karşımıza çıkan haberleri teyit etmek ve ardından paylaşmak gibi sorumluluklarımıza ek olarak paylaştığımız öğelerin ne kadar detay içerdiği, insanlar hakkında ne kadar sınır ihlalinde bulunduğu gibi birçok dikkat edilmesi gereken nokta bulunmakta. Bizler keyif alarak okumanızı istediğimiz bu inceleme yazımızla da hem bilgilendirmek hem de çeşitli farkındalık kazanımları sağlamak istiyoruz. Dördüncü bölüm ile birlikte değindiğimiz bu noktada da sosyal medyada paylaşım yaparken, özellikle de konumuz gereği adli vakalara dair haber paylaşımları yaparken bir kez daha düşünmenizi umut ediyoruz…


Yazan: Psk. İrem Asya Şallı ve Psk. Duygu Özbilgin


84 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


Yazı: Blog2_Post
bottom of page